Türkiye'nin savunma sanayisindeki yükselişi, insansız hava araçlarının ötesine geçiyor. Denizcilik sektöründe global başarılar elde eden Türkiye, farklı coğrafyalara çeşitli kabiliyetlerde askeri gemiler üretiyor ve uzun yıllar tekel olan ülkelerin pazar payını düşürüyor. Bu durum, milyarlarca dolarlık askeri deniz projelerinden gelir elde eden şirketleri rahatsız ediyor. Fransız denizcilik devi Naval Grup'un üst düzey bir yöneticisinin, Almanya'nın Güney Kore ve Türkiye'ye aşırı teknoloji transferi yaptığı ve bunun Türkiye'nin rekabetçi hale gelmesine yol açtığı yönündeki açıklaması da bu rahatsızlığın bir göstergesi. Ancak, Türkiye'nin bu başarısının sadece teknoloji transferine mi bağlı olduğu yoksa milli mühendisliğin mi rolü olduğu tartışılıyor.

Türkiye'nin Denizaltı Başarısı

Savunma ve Denizcilik Uzmanı Kozan Selçuk Erkan, Naval Grup'un açıklamasının uzun süredir devam eden bir rahatsızlığın dışa vurumu olduğunu belirtiyor. Erkan, Pakistan denizaltı modernizasyon ihalesini Türkiye'nin STM şirketinin kazanmasının Fransızları şaşırttığını ve "Türkler yapamaz" beklentisini boşa çıkardığımızı vurguluyor. STM, sadece modernizasyonu değil, Fransa dışı sistemlerin entegrasyonunu da sağlayarak Pakistan denizaltısını son teknolojiyle donattı. Bu başarıdan sonra Fransızların, işi tamamen kaybetmemek için parça tedarikinde alt yüklenici olarak projeye dahil olduğunu da ekliyor. Bu durum, Türkiye'nin savunma sanayii kapasitesinin ne kadar geliştiğinin bir kanıtıdır. Başarı, sadece teknoloji transferinden değil, milli mühendislik ve özelleştirilmiş çözümlerden kaynaklanıyor.

Avrupa'nın Yeni Rakibi: Türk Denizaltıları

Erkan, konvansiyonel denizaltı pazarında Fransa ve Almanya'nın uzun süredir başrol oynadığını, ancak Çin'in ve sonrasında Güney Kore ile Türkiye'nin önemli atılımlar yaptığını belirtiyor. Türkiye'nin dikine füze atabilen, havadan bağımsız sevk sistemli denizaltı projesi ve STM 500 gibi küçük boyutlu denizaltı projeleri, Fransa'yı rahatsız ediyor. Erkan, Fransızların Almanya'nın teknoloji transferini eleştirdiğini ve AB nezdinde şikayette bulunma ihtimallerinin olduğunu ifade ediyor. Ancak Türkiye'nin sözleşmeler çerçevesinde elde ettiği hakları kullanarak ve milli dokunuşlar ekleyerek bu noktaya geldiğini vurguluyor.

Yerli ve Milli Teknolojiyle Global Rekabet

Almanlarla yapılan çalışmalarda edinilen bilgilerin zaten sözleşme şartlarında belirtildiğini belirten Erkan, Almanların bazı konularda sözleşmeye rağmen işbirliğinden kaçındığını söylüyor. Türkiye'nin deniz platformları ihracatında çok iyi bir konumda olduğunu dile getiren Erkan, Türkiye'nin sunduğu esneklik ve uygun maliyetli çözümlerin müşteriler için cazip olduğunu vurguluyor. Türkiye'nin tek bir gemide 4 farklı sevk sistemini entegre edebilmesi, bu esnekliğin ve yüksek teknoloji yeteneğinin bir göstergesi olarak öne çıkıyor. Reis sınıfı denizaltı projesindeki tecrübenin de gelecekteki projelerde kullanılacağını ve denizaltı pazarındaki rekabet gücünü artıracağını belirtiyor. Türkiye'nin doğru adımlar atmaya devam etmesi durumunda, deniz platformları alanında ihracat haberlerinin daha da artacağını öngörüyor.